Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Biyografi
Kitaplar
Makaleler
Aktüel
Akademik
English
Arabic
Diğer Diller
Programlar
Televizyon
Radyo
Youtube
Yazışmalar
Tüm Sualler
Sual Başlıkları
Sual Gönder
TR
EN
AR
Biyografi
Kitaplar
Makaleler
- Aktüel
- Akademik
- English
- Arabic
- Diğer Diller
Programlar
- Televizyon
- Radyo
- Youtube
Yazışmalar
- Tüm Sualler
- Sual Başlıkları
- Sual Gönder
Suallerde, makalelerde, programlarda arama yapın.
Makaleler
Yazışmalar
Programlar
Sual Başlıkları
“
Dini Şahsiyetler
”
için arama neticeleri gösteriliyor
Sual: İbni Teymiyye kâfirler ebediyen cehennemde kalmayacak deyince kâfir oluyor da, neden İmam-ı Azam ile "büyük günah işleyenin kâfir olacağını" tartışan "Bağdat'ın büyük âlimleri" kâfir olmuyor? Veya sofiyye-yi aliyye büyükleri Allahü teâlâ'nın sıfatları için Zât-ı ilahînin aynıdır diyerek niçin bid'at ehli olmuyorlar? Birisi hata edince bid'at ehli veya kâfir olduğuna hükmedildiği halde, başka bir âlim aynı şeyi yaptığı zaman "Bu konuda yanılmış ama kendisi ehl-i sünnet âlimidir" denilebiliyor? Bu fark nedir?
Cevab: İbni Teymiyye’ye kâfir denemez. “Kâfirler ebediyyen cehennemde kalmayacak” sözünü bir te’ville söylemiştir. “Cehennemden herkes çıkarılır. Yerde otlar biter” hadis-i şerifini esas alıyor. Bu hadis-i şerifin cehennemin müminlerin gittiği kısmı için olduğunu âlimler söylemiştir. Bir hususta âlimler icma’ya vardıktan sonra hâlâ böyle söylediği için, ulemâ kendisini bid’ata nisbet etmiştir. Bazı âlimler icma’ya aykırılık küfr olduğu için böyle inanmanın da küfre sebep olacağını bildiriyor. İcma’ya aykırı konuşmak her âlime göre küfr değildir. İlmî münâzarada “küfre düşer” demekle hakikatte küfre düşmenin aynı şey olmadığını İbni Âbidin bildiriyor. Âlimler münâzara esnasında hasmını ilzam etmek için böyle söyler. Bu hakikatte küfr manasına gelmez. Münâzaranın usulü böyledir. İmam-ı Azam zamanında henüz bu gibi âyet-i kerimelerin mânâ ve muhtevası hususunda icma’ya varılmış değildi. İcma’dan evvel herkesin ictihadını beyan etmekte serbest olduğu malumdur.
21 Haziran 2010 Pazartesi
Sual: İmam Birgivî’nin Ziyâretü’l-Kubûr adlı kitabında kabir ziyareti hususunda Ehl-i sünnete aykırı görüşler ileri sürdüğü doğru mudur?
Cevab: Birgivi'ye izafe edilen Ziyâretü'l-Kubûr risâlesi, Hanbelî âlimlerinden İbnü Kayyımi’l-Cevziyye’nin İğâsetü’l-Lehfân kitabının hülâsası mahiyetindedir. Birgivî’nin İbnü Kayyım’a, belki de Hanbelî mezhebinden bir âlime atıfta bulunduğu tek kitaptır. Dr. Huriye Martı adında bir araştırmacı, Birgivî Mehmed Efendi – Hayatı, Eserleri ve Fikir Dünyası adlı eserinde (2. Baskı, Ankara, 2011, s. 65, 97) risâlenin Birgivî’ye aidiyetinin şüpheli olduğunu söylüyor. Bir asır sonra ortaya çıkan ve gûyâ bid’atlerle mücadelesiyle tanınan Kadızâdeliler tarafından Birgivî’ye nisbet edilmiş olması muhtemeldir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar bunu göstermiştir. Nitekim risâlede, Birgivî’nin te’lif tarzına muhalif olarak iktibaslar sayfalarca sürmekte ve bazen aynı cümle defalarca tekrar edilmektedir. Diğer kitaplarında ismi geçen ve elinin altında bulunan klasik Hanefî kitaplarına bu risâlede atıf yapılmamıştır. Bu, Hanefî mezhebine sıkı bağlılığı ile bilinen Birgivî’nin tarzına uymaz. Ayrıca, risâlenin te’lif tarihi belli olmadığı gibi, müellif ve eserlerinin tanıtıldığı el-Ikdü’l-Manzûm, el-Aylemü’z-Zâhir, Keşfü’z-Zunûn ve Hadâiku’l-Hakâik gibi eserlerde Birgivî’nin eserleri arasında zikredilmemiştir. Kitabın orijinal nüshası da elde bulunmamaktadır. Ömrünün sonunda kaleme aldığı et-Tarikâtü’l-Muhammediyye’de bahsi geçen mevzuların teferruatı için diğer risâlerini kaynak gösterirken, kabir ziyareti hususunda ne Ziyâretü'l-Kubûr risâlesine, ne de İbni Kayyım’ın eserine atıfta bulunulmaktadır. Birgivî'ye atfedilen “Ölüleri anmak için yapılan âyinlere, şefaat istemek için mezar ve türbeleri ziyaret etmeye” dair fikirler, et-Tarikâtü’l-Muhammediyye, Ahvâlü Etfâli’l-Müslimîn ve Vasiyetnâme gibi kitapları tedkik edildiğinde, İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyım gibi aşırılıklarıyla tanınmış âlimlerden ayrıldığı görülmektedir. Birgivî, bid’atlardan kaçınma hususunda şiddetli tavır gösteren bir âlimdir. Ama onun çok tutulan eserlerinde kabir ziyaretini, istigâse ve tevessülü yasaklayan bir kelime yoktur. Ancak kabir ziyaretinde cahil halk tarafından yapılan aşırılıklara ve işlenen bid’atlere dikkat çekilmektedir.
31 Temmuz 2012 Salı
Sual: Mevlana Şii miydi?
Cevab: Dünyayı tutan şöhretine rağmen, Mevlânâ Muhammed Celaleddin Rumi, gerçekte en az tanınan şahsiyetlerdendir. Bilhassa Türkiye’de. İlmi ve dini altyapısı olmayan basit kişiler, Mevlana’nın yüksek seviyedeki eserlerini okuyup güya tenkit etmekte, onun temiz şahsiyetine dil uzatmaya kalkışmaktadır. Cahil cesur olur sözü meşhurdur. Mevlana ehl-i sünnet ulema ve evliyasının büyüklerindendir. Buhranlı bir zamanda onun kadar ehl-i sünnete ve müslümanlara faydalı olmuş insan azdır. Zor zamanda az bir hizmet bile çok kıymetlidir. Ailesinin Belh’i terkedip garba göçmesinin en mühim sebebi de buradaki Batınilerin tazyikidir. Hazret-i Ebu Bekr, Mesnevi'de 10, Divan-ı Kebir'de 8; Ömer, 18 ve 20; Osman, 4 ve 8 yerde geçer. Mesnevi'de 2. cilt 2604. beyitte Halife Muaviye övülür. Allah hepsinden razı olsun. İranlı şair Hidayet Han, Mevlânâ'nın Divan-ı Kebir'ine, ona ait olmayan nice Şiî sözlerini doldurmuş; bu kitap Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in emriyle Türkçeye tercüme edilip Divan-ı Kebir'den Seçmeler diye basılmıştır. Kitabı okuyanlar, Mevlânâ'yı yanlış tanımaktadır. Tahran Üniversitesi profesörlerinden Bediuzzaman Firuzanfer, Şia taassubuna kapılmadan, Mevlânâ'ya ait bütün Divan-ı Kebir nüshalarını tedkik ederek bu uydurmaları temizlemiş ve Divan'ı 7 cilt bastırmıştır. Mesnevi 6 cilt olduğu halde, Mevlânâ'nın itibarını gören bazı kötü niyetliler, 7.bir cilt uydurmuştur. Hatta bazı Mesnevî şarihleri farkına varmayıp bunu da şerhe kalkışmışlardır. Tahran Üniversitesi profesörlerinden Bediuzzaman Firuzanfer bunun sahteliğini ispatlamıştır.
16 Aralık 2023 Cumartesi